Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 mara.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Mara Parques

Mara Parques


Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 03/09/11
Yaş : 30

mara. Empty
MesajKonu: mara.   mara. Icon_minitimeC.tesi Eyl. 03, 2011 12:22 pm

    8 Yıl, 6 Ay, 19 gün öncesi...

    Gökyüzü tan ağardığı vakitlerde üzerine giyindiği kırgınlıktan sıyrılmış, mahreminden çıkagelmiş bir dizi gözyaşını üstlerine boca ediyordu. Bulutlar karanlıktı, tarif etmesi zor bir kasveti giyindiklerini belli etmemek adına ulvi bir çaba sarf etseler dahi her hâllerinden belliydi güneşe küstükleri. İki sokak ötelerinde saatler önce başlayan yangın hâlâ sürmekteydi, keza buraya dek taşınan duman adım attıkça ayakları altında eziliyor ve dağılıyordu. Sis, yeryüzüne defnedilmiş bedenlerin üzerine salınan kasveti yeterli bulmamış gibi benliğini enjekte ediyordu göğün üstüne. Hava is kokuyordu, burun deliklerini yakıp soluk borularında nahoş bir tat bırakarak ciğerlerine dek apansız bir laneti indiriyordu. Göğüs kafesinde gözeneklere kısım kısım oturup bir tüy yumağı gibi biriken kokuya karışan rutubet, soluklanmalarını gittikçe zorlaştırdığında bu durumun sıradışılığı dikkatlerini dağıtıverdi. Cadının yüz hatları kabul edilmesi imkânsız bir ithamla karşı karşıyaymış gibi kasılmıştı, göz bebekleri irice açılmış ve muntazam kıvrımlı dudakları kurumuştu. Olağan hâline nazaran birbirine karışmış saç telleri ve dolgun bukleleri neme ve sise yenik düşmüş, aciz bir görünüşü üstlerine geçirmişlerdi. Esen hafif meltem cadı ile karşısındaki büyücünün isten simsiyah kesilmiş teninde naçiz ürpertiler bırakmış ve saç tellerini usulca dalgalandırarak onlara huzur veriyor rolü yapmıştı. Cadının alt dudağı titrediğinde asasını daha da sıkı kavradı, zira sığınabileceği tek şey elindeki tahta mızraktı. “Ne pahasına olursa olsun, buradan çıkamayacaksın.” Sesi titremişti. Sinirlerinin kontrolünü elinden bırakalı o kadar olmuştu ki muazzam bir otorite ile yönlendirdiği her şeyi yerle bir etmesine ramak kala kendini frenliyordu. Yutkundu, asasını karşısındaki büyücünün yara bere içindeki çıplak gırtlağına bastırdı, amacı soluğunu kesmek değildi. “Gerekirse öleceğiz, anlıyor musun? Buradan asla ama asla... Ayrılamayacaksın.”

    Aniden gözlerine umarsız damlacıklar hücum etti, cadı henüz ne olduğunu dahi anlayamamıştı ki alelacele bir şekilde hareket edip tutarsız davranıyor olmuştu. Asasının ucundan süzülüp gökyüzündeki kasvetli sisi yaran, yedi kat yukarı ulaşabilecekmiş gibi yükselen kan kızılı ışık hüzmesi bir şimşek misâli gürültüyle çaktı. Bulutlar damla damla gözyaşlarını coşturup sicim gibi bir yağmura döndüğünde Gabriella, kemikli ellerine sardığı bez parçasını bırakıp büyücünün kendisinden birkaç adım uzaklaşmasına izin verdi. Bıraktığı gömleği büzülmüş bir vaziyette yakasından sarkarken harap düşmüş adamın nefes alışverişinin dahi değiştiğini görebiliyordu. Onu bu denli aciz bir duruma düşürmek istememişti, lâkin hak ettiği terfîyi alabilme dileğinden öte; adaletsiz bir düzen ile içten çökertilmeye çalışılan bakanlığı savunmak için bunu yapmak mecburiyetindeydi. Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini büyücünün göğüs kafesindeki kızıllığa dikti. Adam dudaklarını nemlendirebilmek için doğrulurken yağmur suları yüzüne yıkamış ve tüm isi, tozu toprağı silerek onun kemikli simasının muntazamlığını gün ışığına çıkarmıştı. Kan revan içinde kaldığını belli etmemek adına dudaklarına bir tebessüm kondurmaya çabalarken nefes nefese çıkan tırtıklı sesinin, geri kalan hayatı boyunca geçirdiği her gece karabasanı olacağını tahmin edemeyen Gabriella tepkisiz kaldı. “Vicdan azabı çekeceğe benziyorsun.” Çenesini dikleştirdi cadı, kulaklarına dolan sözcüklerin yüreğine saplanan okların başını çektiğini belli etmeme çabasındaydı. Yasal Yaptırım Dairesi görevlilerinden birkaçı eşliğinde gelen Azkaban Hapishanesi zindan görevlileri adamın yaralarını önemsemeksizin onu koltuk altlarından tutup kaldırdıklarında ve yarı sürükleyerek, yarı yürüterek götürmeye başladıklarında cadı bir adım önlerinde durdu. Elini, görevlilere doğru kaldırıp büyücünün sözünü tamamlamasını bekledi. Bunu niçin yaptığını bilmemesine rağmen ikisinin de yüzlerini zihinlerine kazımak istiyormuş gibi bir hâlleri vardı. Devam etti büyücü, tınısındaki oktav dahi yer yer yankılanıyordu şimdi. “Lütfen.”

    Günümüz.

    “Lütfen.” Doğrudan büyücünün gözlerine bakıyordu cadı. Küçük, siyah iki noktada gördüğü her şey zamanı geriye sarıyormuş gibi büyüyüp şimdiki hâlini kazandığında afalladığını idrak etti cadı. Huzursuzca kıpırdandı, dudaklarını ıslattı. Birbiri ardına dizilmiş domino taşları misâli bir üfleyiş ile yıkılan kulelerin ve iyi niyetin silik siluetine bakarken gözlerini adamın avuçları arasındaki kızılı maviye çalan kanlı mendile çevirdi. Aldığı sorumluluğun altında ezilmeye mahkûm oluşu bir yana dursun, ne yapacağına ve kendisinden alınmak istenilen öce nasıl karşı koyacağına dair bir dizi fısıltı zihnine doluşup onu sağır etmeye başladığında gözlerini kırpıştırdı. Onu tanıyordu, oldukça yakından tanıyordu... Yıllarca peşinden koşmuş, kariyerinin ilk yıllarında ait olduğu kuruma tutunabilmek için onun ipini çekmişti. Onun, bakanlığın çetrefilli dertlerini başlarına saran aşağılık bir adamdan da öte, bir ruh hastası olduğuna inandırmıştı Gabriella kendini. Şimdi ise henüz bir kesinliğe ulaşamamış tezleri her şeyi yerle bir ediyor, koyduğu tüm surları bir bir yıkıyordu. Yutkundu, karşılık vermesi gereken bir rica mevcuttu. “Sizi odamda ağırlayabileceğime inanıyorum.” Dudağının sağ köşesine zoraki bir tebessüm kondurup ileriye doğru adım atmaya yeltenmeden önce cümlesini, nazik bir şekilde tamamlamayı tercih etti. “Belli ki bu koridorlara çöken kasvet soluklanmanıza mâni.” Büyücünün gözlerini saran donukluğu o an seçti. Ne demek istediğini biliyor gibiydi.

    Bir dizi rutini gerçekleştirmeleri; koridorları arşınlayıp, büyülü asansörle iki kat yükselip Gabriella'nın el izine göre tılsımlanmış odasının kapısını açmalarına dek gerçekleşen her şey olağandı. Her zamanki gibi hafif bir loş ışıkla renklendirilmiş odayı fazla boğmayan döşemeler buram buram ahşap kokusunu ikiliye sunarken aralık camdan içeri süzülen soğuk hava nefes alışverişlerini kolaylaştırmıştı. Gabriella, içeri giren adamın ardından kapıyı kapatıp çaprazındaki vestiyerin önünde, ayakta durmayı tercih ederken dikkatini toplamaya uğraştı. “Solgun görünüyorsunuz,” dedi karşılık beklediğini göstermek amacıyla keskin uçlu bir soru tınısıyla adama bakarken. Yanıtlamaya lüzum görmedi büyücü, susup kendisine bakmayı tercih etti. Gabriella, karanlığa doğru sürdüğü bir düzine cesaretten atlısının dipsiz uçurumlara yuvarlandığını, mızrağının ucunun köreldiğini ve kalkanının düştüğünü hissetti. Karşısındaki adamı ona yaşattıklarının tekrar tekrar zihninde can bulmasına nasıl izin verebildiğini kestiremediğinden, dengesiz öfkesine hâkim olamadı. Adımlarını hızlandırıp masasının karşısındaki koltuğa oturmuş büyücünün üzerine doğru eğilirken sarf ettiği her sözcük çatallı dilinden zehrini tüküren bir yılanın feryatlarından farksızdı. “Anlamayacağımı mı sandın?” Gözlerini kıstı, hamle etmeyeceğine dair sükûnet dolu bir ant içti kendi kendine. “Söyle, gerçekten. Anlamayacağımı mı sandın?” İki düşmanın yıllar sonra hesaplaşması, ilk buluşmalarından bu yana aralarına inşa ettikleri zamandan köprünün zebani ateşleri ile yanmasına sebep olan öfke ile kaynıyordu. Gabriella, surlarını sıkı örüp saflarını sıklaştırdıkça büyücü intikamın beden bulmuş hâli orduları ile kalelerine saldırıyordu. Savaşın kazananın kim olacağı ise, geçmişleri ve gelecekleri kadar balçıkla sıvanmış çamurlu bir suydu.


Puanlama yapıldıktan sonra rol oyunu kaldırılabilirse memnun olurum.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
April Blake
Baş Melek Michael'in Kızı / Avcı / Cellat
Baş Melek Michael'in Kızı / Avcı / Cellat
April Blake


Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 27/08/11

mara. Empty
MesajKonu: Geri: mara.   mara. Icon_minitimeC.tesi Eyl. 03, 2011 3:23 pm

    & Dil Bilgisi Kurallarına Uyum; 5 puan.
    & Rpgnin Kurgusu; 13 puan.
    & Anlatım Biçimi; 14 puan.
    & Renklendirme; 5 puan.
    & Anlatım Bozukluğu ve benzeri hataların olup olmaması; 10 puan.

    Puanınız;
    50/47.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
mara.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 ::  Toplumsal Parşömen * :: ROLE PLAY SALONU :: Puanlama Merkezi-
Buraya geçin: