Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Tout a un début

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
April Blake
Baş Melek Michael'in Kızı / Avcı / Cellat
Baş Melek Michael'in Kızı / Avcı / Cellat
April Blake


Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 27/08/11

Tout a un début Empty
MesajKonu: Tout a un début   Tout a un début Icon_minitimePerş. Eyl. 15, 2011 12:53 am

Tout a un début Kellan_Lutz_21xTout a un début Hollow_art_tm031
Charles Crestor & April Blake


    Gece, bulutların arkasından bile gökyüzünde olan hükmünü sürdürürken yıldızlar kimsenin duymadığı şarkılarını söylüyor ve yalnızca ay olacakları biliyordu. Yüzündeki ihtiyatlı gülümseme ile keskin bakışlarını birbirinden güzel yıldızlarda gezdiriyor ve henüz uykusunda olan Paris halkının arzularının haykırışlarını dinliyordu. O sırada yeryüzünde bir genç kız terk edilmişliğin acısı ile kavruluyor esen sert rüzgarlar kokusunu uzaklara taşırken çevresindeki yaşamlardan habersiz kendi acılarında nefes almaya çalışıyordu. Tüm o iyiliğin ve kötülüğün, acının ve mutluluğun, siyahın ve beyazın dengesinin arasında sıkılıp kalmış genç April ise beyaz çarşaflarının arasına uzanmış, açık penceresinden şehrin ışıklandırmasını izliyordu. Kendisinden izin almadan odasından içeriye usulca yönelen rüzgar ayıcıklı pijamalarının ipek kumaşından süzülerek vücudunu okşuyor, altın sarısı saçlarında dans ediyordu. Ay ışığı genç kızın süt beyazı tenine çarparak kristal etkisi yaratıyor ve onu tüm peri kızlarının kıskanacağı bir güzelliğe dönüştürüyordu. Yine de huzursuzdu nefilim, henüz birkaç hafta önce tanıştığı o majo ile yaşadıklarından rahatsızdı, her ne kadar onun varlığı kendisini öfkelendirse de bundan hoşlanmasından rahatsızdı. En kötüsü de, onun kendisini etkiliyor olabileceği düşüncesinden rahatsızdı. Bir kez daha uzandığı yerde yönünü değiştirerek dönerken derin bir iç çekti.

    Ruhunda kol gezen bu sıkıntıya rağmen uykuya dalması pek zor olmadı, zira birkaç gündür elden kaçırdığı vampiri aramakla meşgul idi ve bu arayış kendisini fazlasıyla yormuştu. Kanatlarının sırtında başladığı kısım derin bir sızıyla acırken, kasları bu kadar zorlandığı için kendisine lanet ediyordu. İşte bu yüzden uykunun etkisi fazla çabuk olmuştu genç kızın üzerinde, zaten yaklaşık on dakikasını bile almazdı vücudunun kendisini yenilemesi. Derin bir nefes alış ile beraber rüyalar alemine doğru bir yolculuğa çıkarken düşünceler çoktan zihninden dışarıya atılmıştı bile.

    Yürüyorum yavaş adımlarla, yeşil çimenler tenimi gıdıklıyor şen kahkahalar eşliğinde. Rüzgar, uzun ve beyaz elbisemin eteklerini savururken geriye doğru güneş sıcacık bir kucaklama sunuyor bana, önümde uzanan nehir tüm parlaklığı ile beni kendisine doğru çağırırken ben tüm bu güzelliklerin arasında yüzümde yalnız bir tebessümle öylece duruyorum. Saf mutluluğun tadı tüm ruhumu etkisi altına alırken zihnimin içerisinde tek bir sözcük yankılanıyor; cennet. Etrafımda dönerken birkaç kez, burnuma lavanta kokuları doluyor. O an, çocuklar gibi oradan oraya koşmak istiyorum. Çılgınca bağırmak, saçlarım vücudumun etrafında dağılırken deli gibi koşmak istiyorum. Uzaklardan bir şarkının notaları süzülüyor gökyüzünden bana doğru, sonra çok kısa bir süre boyunca ürperiyorum. Yine de rahatsız etmiyor bu beni, tatlı bir ürperti bu. Hoşuma gidiyor ve yüzümdeki tebessümü daha da genişletiyor. Arkamdan bir ses duyuyorum. Daha önce duyduğum tanıdık bir tını, ancak beni ilk kez heyecanlandırıyor böylesine. ''Demek geldin, melek.'' Ne yapacağımı şaşırıyorum yine de bilinçsizlik sınırındayken bile arkamı dönmeyi başarıyorum. Gözlerinin rengi beni kendisine esir ederken, kalbim duraksıyor sanki. Atmayı kesiyor ve karşısındaki güzelliğin tadını çıkarıyor doya doya. Yapılı bedeni ve güneşin altında parıldayan saçlarıyla birlikte karşımda duruyor. Dudaklarına yerleşmiş gülümsemesi canımı yakıyor, ellerim ona dokunmak için yanıp tutuşuyor. O ise, ne istediğimi bilir gibi bana doğru uzatıyor ellerini. Gözlerindeki pırıltıların büyüsüne kapılıp gidiyorum, sonra zihnim isyan ediyor bana. Majo, bu kelime kanımı dondururken gerçekler yüzüme çarpıyor sertçe. Ruhumu kanatıyor, anlayamıyorum neden böyle hissettiğimi yine de hoşuma gidiyor. ''Aşkı istediğini biliyorum.'' Fısıltısı öylesine yumuşak ki, kadifemsi sesi içimi sıcacık yapıyor bir anda. Ateşler içinde yanıyor tenim ama acı yok. Ona doğru birkaç adım atıyorum, sonrası ise yok. Büyük bir ışık huzmesi etrafımı sararken varlığını hissedemiyorum. Sanki bir anda çekilip alınmış gibi benden, çığlık atıyorum. Derin ve acı dolu çığlıklar.

    Genç nefilimin nefes alışverişleri düzene girerken, varlığından haberinin olmadığı odasındaki yabancıya doğru döndü yönünü. Sarı bir saç tutamı yüzüne doğru düşerek tenini gölgelerken sersemlemiş bir biçimde göz kapakları açıldı. Mavi gözleri karşısında duran bedene kilitlendiğinde, bütün o uyku sersemi halleri bir anda siliniverdi. Yatağında dizleri üzerinde doğrulurken tehditkâr bir ses tınısıyla fısıldadı, ''Senin odamda ne işin var, majo?'' Zihni az önce rüyasında onu gördüğünü inkâr etme girişimlerinde bulunmaya başladığında gözleri kısıldı ve herhangi bir cevap alabilmek için bakışlarının karşısındaki majonun çehresine yöneltti.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tout a un début
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Şehirler* :: PARİS-
Buraya geçin: