Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Colsefini.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Colsefini McQuiin




Mesaj Sayısı : 1
Kayıt tarihi : 20/09/11

Colsefini. Empty
MesajKonu: Colsefini.   Colsefini. Icon_minitimeSalı Eyl. 20, 2011 3:40 pm

Eski kimi yerleri dökülen, kimi yerleri ise küf tutmuş bir binanınönünde durdu araba. Etrafa "GİRİLMEZ" şeritleri çoktan çekişmiş.
Esmer, kavruk tenli, siyah ve gösterişli bir palto giymiş, deri eldivenler takmış bir adam kusursuzca indi arabadan. Etraf gözleriyle süzdü, o'na doğru koşan genç memuru bekledi. Bu işden nefret etmesinin bir nedeni daha aklına geldi.

Uykusundan uyandırılmak.

"Merhaba efendim! Ben John Gibsen! Sizinle tanışmak büyük bir onur!"

Onu dinlemiyor gibiydi. Hemen işini bitirip, yün çoraplarıyla ipeksi çarşafların arasında kaybolup güzel rüyalar görmek istiyordu. Kayıtsızca sordu. Sesi ağzından tereddütsüz çıkmıştı.

"Nerede?"

###

Ağır adamlarla eski binanın girişine yürüdüm. Bir mısır tarlasının önüne yapılmıştı. Kapıyı benim için epey kısa boylu, 30 yaşlarında bir memur açtı. Eldivenlerimi çıkarmış, yürürken paltomuda yavaşça çıkarttım. John bana titreyen elleriyle bir kimlik uzattı.

"Dr. McQuiin / GÖREVLİ"

Haşin bir şekilde boynuma geçirdim, paltomu John'a verdim ve büyük bir kalabalığın ilgiyle etrafına toplandığı gazete yığınına doğru yürüdüm. Cesedin başına beceriksizce konuşlum gazete yığınını alıp kenara fırlatıyorum. Gözüm istemsizce haberlere kayıyor.


"Sır gibi cinayet çözüldü. Peki, neden bu kadar geç kalındı..."

İster istemez homurtuya benzer bir ses çıkarttım ve kısık gözlerle önümde yatan solgun yüzlü, kumral saçlı kıza baktım. Elimi yavaşça alnına, pürüzsüz tenine dayadım. Bilindik bir, acı bedenime yayıldı. Gözlerim artık bana ait değildi, düşüncelerim...

###

Bugün Ray beni öptü, bugün Ray beni öptü. Sanki ne kadar tekrarlarsam daha da büyüleniyor. Kendi kendime kıkırdıyorum. Mısır tarlasını başka kullanan olmadığı için rahatım. Karnım aç, tek umudum annemin konyaklı tavuk budu yapmış olması. Kitaplarımı bir elimden diğerine geçirirken tarih kitabımın arasından solmuş bir kâğıt rüzgarı peşine katıp yolun aksi yönüne doğru süzülmeye başladı. Bende peşinden koşmaya. Annemin bugün bitirdiği yün şapkayı kafamdan çıkarıp montumun cebine sıkıştırıyorum. Püskülleri ben koştukça sallanıyor, bir ritim eşliğinde sanki. O sırada onu görüyorum. Kâğıdımı elinde tutan orta yaşlı adamı. Altın çerçeveli gözlük takmış, büyük camlı. Kafası kelleşme başladığı için sağ taraftaki bir kaç tutamı sola yatırmaya çalışmış. Hafif göbeği var. Eski kazağını yıkanmaya ihtiyacı var. Yüzünde ilginç bir gülümseme ile bana bakıyor. Bu adamı
tanıyorum. Komşumuz. Annem çiçeklerini çok sevdiğini her zaman söyler. Adını şimdi hatırlayamıyorum.

“Sanırım bunu arıyorsun.” Kâğıdı hafifçe havaya kaldırıyor. Bir adım öne yaklaşıyor. Başımı yana eğip onaylarcasına gülümsüyorum. “Evet!” Elimi uzatıyorum. Bana doğru gelip sararmış kâğıdı elime bırakıyor. O kısacık anda, tenlerimizin birbirine değmesinden ne kadar terlediğini anlıyorum.

“Stella’ydı, değil mi?” Kafamı onaylarcasına sallarken katlanmış olan kâğıdı açıyorum. Tek bir cümle yazlı kâğıdın sonunda ki isim beni hiç şaşırtmıyor. Yüzümde memnun bir gülümsemeyle kâğıdı cebime koyuyorum. Komşumuz halen beni seyrediyor. Elini havaya kaldırıp tereddütle konuşmaya başlıyor.

“Stella, sen ve arkadaşların için bir yer yaptım. Yani gençlerin eğlenebileceği bir yer işte. Im.. Gelip görmek ister misin? Henüz kimse görmemişken

Ben ve arkadaşlarım. Belki de ben ve Ray içindir…


“Gerçekten, Bay Hatcher, gitmem gerekiyor. Annem hava kararmadan gelmemi söyledi.”

Adını hatırladığımı yeni anlıyorum. Tombul adam tembelce gözünü ufka dikiyor ve yine sarsakça
gülümseyerek bana dönüyor. “Güneşi göremiyorum.”


Ayaklarıma bakmaya başlıyorum. Geçe yaz aldığımız mavimsi ayakkabılarımın önüyle toprağı eşeliyorum. Gülümseyerek tekrar komşumuza bakıyorum.

“Pekâlâ, ama uzun sürmesin.”

Onu takip edeceğimi biliyor edasıyla ağaçlığa doğru gidiyor. Arkasından gidiyorum. İşte bu sırada o eski binayı görüyorum. Bir kapı aralıklı bir şekilde bana gülümsüyor. Bay Hatcher kenardaki bir düğmeyi çeviriyor, nefes alışlarını duyuyorum. Titrek bir ışıl süzmesi ayaklarımın ucuna kadar yetişiyor. Sanki bu gizemli yer beni içine almak istiyor. Yavaş adımlarla gidiyorum, tereddütlü. Sanki başıma gelecekleri biliyorum…

###

Kendime geldiğimde geriye doğru düşmüş gibi bir halim vardı. Etrafımdaki insanlara baktım. Hepsi dehşetle bana bakıyorlardı. Kalkmama yardım edilmesine izin verdim. Paltomu soran gözlerle etrafa baktım. Önüme getirildi. Hızlıca giyinirken sorularımla etrafta kargaşaya sebep oldum.


“Kızın eşyaları nerde? Komşuları araştırıldı mı? Bay Hatcher kim!”

Bir kadın aceleyle bir mont getirdi. Katlanılmıştı. Anlaşılan incelenmek üzere götürülecekti. Cepleri karıştırdım ve bu sırada soru sormaya devam ettim.


“Nasıl öldürülmüş?”

“Bay McQuiin, birkaç kere bıçaklanmış. Ama bunun öncesinde tecavüze uğramış.”

“Hiç parmak izi var mı?”

“Hayır, yok efendim.”

Umduğum şeyi bulunca montu hemen birine verdim ve hızlıca solmuş kâğıdı açtım.

Seni Seviyorum

Ray.


Ağlama yetim olsaydı ne yapardım bilmiyorum. Yüzümde aptal, acıklı bir gülümseme ile kâğıdı cebime sıkıştırdım. Elimle bir odayı işaret ettim.

“Şu oda incelendi mi?”

”Siz gelmeden dokunmadık, ef-“

“İyi artık dokunabilirsiniz.” Dedim ve hızlı adımlarla mekândan çıktım. Güneşin doğuşuna baktım. Meltemin yüzümü okşamasına izin verdim. Ve her defasında olduğu gibi kendi zihnimi kazandım.

“Ben Doktor Colsefini McQuiin. Özel, iğrenç bir güce sahibim. Ölülerin son dakikalarını görebiliyorum. Anlayacağınız bir sorun olduğunda bana gelebilirsiniz. Sır gibi cinayetlerde geç kalınmasını istemiyorsanız.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Colsefini.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 ::  Toplumsal Parşömen * :: ROLE PLAY SALONU :: Puanlama Merkezi-
Buraya geçin: