Melanie Lenard
Mesaj Sayısı : 33 Kayıt tarihi : 06/09/11
| Konu: Hidden Sanctuary, Kurgu Bölüm II; Yanan Bedenler. Cuma Eyl. 16, 2011 9:07 pm | |
|
Gölgeler kıvrılırken etrafında karanlığın, Ay ışığı bile yetersiz kalacak onu yenmek için.
Tanrılar ve Tanrıçalar, oluşturdukları çember içerisinde endişeli gözlerle konuşurken. Dünyanın geleceği tüm hızıyla karanlığa ve hiçliğe doğru ilerliyordu. Kahinler bir kez daha haklı çıkmışken, karanlığın ve aydınlığın arasındaki o ince çizgideydi insanlığın kaderi. Tüm yeryüzü yok olmanın eşiğindeyken onlar, cezalarının verilmesi üzerine yakalanan üç cadıyı bekliyordu. Erekhtheion, okyanus mavisi bakışlarını uzaklara doğru yöneltmişken endişesi alnında oluşmuş çizgilerden okunabiliyordu. Genç Tanrı, girdikleri bu çıkmaz yolda aradığı çözüm yollarına dalıp gitmişken önlerine doğru fırlatılan üç bedeni ancak fark edebilmişti. Elbiseleri çamura bulanmış, saçları tenlerinin etrafında vahşice dağılmış bu kızların cadı olduğunu kokularından bile anlamıştı.
Günah öyle bir şeydir ki, tüm benliğinizi kalın zincirlere vurabilir. En zararsız görüneni bile sizi sonsuza kadar değiştirebilir, işte bu üç cadı masumluğun çevrelediği o dokunulmamış bakire ruhlarını günahların karanlığıyla kirletmiş ve bir daha geriye dönmemek üzere cehennemi seçmişlerdi. Arafın kapısını açmaları onlardan ruhlarını çalmış ve yerine bozulmuş insanlık parçaları koymuştu. Orada fırlatılırcasına bırakıldıkları ölümsüzlerin oluşturduğu çemberin ortasında bile fark ediliyordu değişimleri. O güzel vücutları altında yatan canavarların yansıması gözlerinde hayat bulmuşken, asıl kimliklerinin farkındaydı tüm Tanrılar ve Tanrıçalar. Cezaları öylesine korkunç ve acı verici olacaktı ki, şeytana kurban verdikleri benliklerinden geriye yanmış küllerden başka bir şey kalmayacaktı. Tanrıların gazabı, bedenlerini kavuracak ve kanayan günahlarının yaralarını deşecekti.
Erekhtheion, sonsuza kadar bu üç cadının ruhundan ışığı ve şifayı çekerken Bellum onları ölümün karanlığı ile lanetlemişti. Naturae, doğadan gelen güçlerine bir son vermiş, Menses ruhlarını bitmeyen bir geceye hapsetmiş ve Sapientia ise onları son bulmayacak bir savaşa hapsetmişti. Gözleri önünde, bu üç cadının da tenleri taşlaşır ve göz bebekleri beyaza bürünürken ruhları çoktan Bellum'un diyarının en karanlık köşesine zincirlenmişti. Onlardan geriye kalan tek şey, yavaş yavaş külleşen kalıntıları ve yeryüzüne açtıkları arafın kapılarıydı.
Bedenlerinden kalan kalıntılar rüzgarda savrulurken, akademinin temelleri atılmıştı ölümsüzlerin düşüncelerinde. Savunmasız insan ırkını korumak için bir umut vardı ve bu umudun başladığı yerde Tanrıların seçilmişleri görevi devralıyorlardı.
Sonsuzluk gözlerini kör ettiğinde, Hırsın sonu yanmaktır. | |
|